Yazılara Dön

ŞUBAT “02 SANATÇIMIZ” Ahmet Süreyya Koçtürk

Yazar Kategori Haber‚ Söyleşi

Söyleşi: Hakan Sarıhan

Yeni ArtsCollective üyelerimizden ve ŞUBAT “02 SANATÇIMIZ” Ahmet Süreyya Koçtürk ile kendisini tanıtan ve çalışmalarından bahsedeceğimiz bir söyleşi gerçekleştirdik.

-Merhaba Ahmet Hocam, sizi tanımayan izleyicilerimize biraz tanıtmak isteriz. Sanata ilginizi nasıl farkettiniz ve bu alanda eğitim almaya nasıl karar verdiniz?

1972 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi yetenek sınavını kazanarak kendimi sanat ortamının içinde buldum. Aslına bakarsanız böyle bir planım yoktu. Lise eğitimim sırasında resim derslerinde güzel resim yapardım ama bunun hayatımı yönlendireceğini hiç düşünmemiştim. Lisede bir arkadaşım benim güzel resim yaptığımı, neden Akademinin sınavlarına girmediğimi söyledi. Bu konuşması beni sanata yönlendirdi. Fen dersleri ile pek aram yoktu, sanatla ilgili branşlar daha bana yakın geldi.

-Neden Grafik Sanatlar diye sorsam? 

Ailemizin ekonomik durumu pek iyi değildi, bir an önce para kazanmaya başlamam gerektiğini düşünürdüm. O yıllarda reklam ajanslarının daha yeni ortaya çıkması ve tasarımcı ihtiyacının çok olması beni Akademide grafik tasarım eğitimi almaya yönlendirdi.

-Fotoğrafla da çok ilginiz olduğunu biliyorum, ondan da bahsedelim, sonra fotoğrafla grafik ilişkisini soracağım size, sizin özelinizde.

Grafik tasarımı bölümünde 3 sene fotoğraf eğitimi aldık. Hocamızın da ilgi göstermesi ile fotoğrafa daha çok yöneldim. Hürriyet dergi grubuna dergi kapakları yapmaya başladım. Fotograf üzerine airbrush müdahaleleri ile yaptığım çalışmalar bayağı beğeni kazandı.

1979 yılında mezun oldum ve Türkiyede ilk açılan Fotograf bölümüne 1983 yılında asistan olarak girdim. Tabiki dışarıya çalışmalar yapmaya devam ediyordum çünkü aldığım ücret çok azdı ve onunla yaşamak mümkün değildi.

Bu arada sanatta yeterlik belgemi aldım. Bu belgenin yıllar sonra işime yarıyacağı hiç aklıma gelmemişti. 1989 yılında dışarıdaki işler yoğunlaşmaya başlayınca üniversiteden ayrılıp kendi atölyemi açtım. Hala insanlar bugün bile Akademi gibi bir yerden nasıl ayrıldığımı hep sorarlar.

-Kendi atölyeniz oldu, tanıtım sektörünün büyüdüğü yıllardı. Ne tür işler ürettiniz o yıllarda?

Biliyorsunuz o yıllarda el becerisinin ve yeteneğin geçerli olduğu yıllardı. Birçok sektöre tasarım ve fotoğraf hizmeti verdim. Tek başıma çalıştığım için butik işler yaptım, ajans kavramı bana çok itici geliyordu. Biraz da özgürlüğüme düşkün olduğum için yalnız olmak hoşuma gidiyordu. O yıllarda birgün teknolojinin gelişerek mesleğimizi elimizden alacağı hiç aklıma gelmezdi. Dijital sistemin gelişmesi ile her köşede tasarımcılar ve fotoğrafçılar türedi. İşte o zaman eyvah dedim. Dijital sisteme direnmemden dolayı alışmam biraz uzun sürdü.

-Sizce bu meslekte, bu alanda başarılı olmanın temel kriterleri ve koşulları nelerdir, bu alanda çalışmak isteyeceklere önerileriniz neler olabilir?

Bu meslekte başarılı olmanın temel kriterleri, sevmek ve gönül vermektir. Ülke olarak bir çok ekonomik kriz ve olumsuzluklar yaşadık. Buna rağmen mesleğimi bırakmadım, çünkü yapacak başka bir becerim yoktu. Bu alanda çalışmak isteyenlere önerim, bu meslekten zengin olunmaz ama hayatın boyunca gururla yaşarsın. Çünkü bu ülkeye katkı sağlıyorsunuz. Bu önemli bir şey.

   

-Şimdilerde akademisyen olarak devam ediyorsunuz çalışmalarınıza. Sizin öğrenci olduğunuz yıllarla günümüzü ve eğitim imkanlarını karşılaştırırsak neler söylemek istersiniz?

Reklam sektörü çok yıpratıcı ve tüketici bir alandır. Gece gündüz, tatil demeden çalışıp iş yetiştirmeye çalışırsınız. Kendiniz için düşündüğünüz hiçbir şeyi yapmaya fırsat bulamazsınız. Bu da sizi rahatsız etmeye başlar. Yaş da ilerleyince yeter artık diyip sektör çalışmalarını bıraktım. Fakat hayat devam ediyor. Tasarladığım işlerimi hayata geçirmem için tekrar çalışmam gerekiyordu. İşte burada akademik hayata geri dönmek aklıma geldi ve 1983 yılında aldığım sanatta yeterlik belgesi devreye girdi.

Vakıf üniversitelerinin çığ gibi çoğalması ile grafik tasarım bölümlerinde hoca sıkıntısı vardı. Hala da var. Birçok grafik tasarım bölümlerinde resim alanlı hocalar görev yapıyor.

2011 yılında İstanbul Arel Üniversitesi Grafik Tasarımı bölüm başkanı olarak göreve başladım. 2019 yılında da Üniversiteler Arası Kuruldan doçentlik belgesini aldım. Şu anda Nişantaşı Üniversitesi Grafik Tasarımı Bölümünde bölüm başkanı olarak görev yapıyorum.

40 sene boyunca çektiğim fotoğrafların benden sonra bilgisayar ile beraber çöpe gideceği korkusuna kapıldım. Zaten en büyük isteğim bu çalışmaları kitap olarak ortaya çıkarmak isteğiydi. “Düş ve Gerçek”,”Dijital Art, Fotografik İllüstrasyon”ve”Form, Doku, Mekan Kapadokya” isimli kitaplarımı yaptım.

Halen üzerinde çalıştığım yeni bir proje var yine Dijital Art doğrultusunda. “Doğayla Bütünleşme” isimli sürreal çalışmalardan oluşan bir kitap oluştu, yakında çıkacak diye ümit ediyorum.

Maalesef para kazanma amaçlı üniversitelerde hoca ve öğrenci seviyesi çok düşük, o kadar ki öğrenci yanında kağıt kalem bile taşımıyor. Zaten bizim öğrencilik dönemlerimizle mukayese etmek bize haksızlık olur.

-Siz kalem-kağıt, rapido-letraset kuşağısınız. Mesleğe böyle başladınız, daha sonra bilgisayarlar girdi hayatınıza. Siz nasıl karşıladınız dijital dünyayı? “Bilgisayar çıktı, mertlik bozuldu” diye düşünenlerden misiniz?

Önce de bahsetmiştim. Bilgisayar ve dijital kameralar çıktıktan sonra her köşede tasarımcılar türedi. Bu kişiler kaliteyi ve ekonomik karşılığı çok düşürdüler. Fakat onlarda olmayan ve bizde olan bir şey var. Yetenek ve tasarım gücü. Bilgisayar tasarımda çatal kaşık gibidir, yemek yemeyi bilmedikten sonra bir işe yaramaz. Ben şahsen teknolojinin gelişmesi ile yeteneğin daha çok gerekli olduğunu gördüm.

-Sizi Şubat ayında ArtsOnline Web Gallery’de VİTRİN’de gördük daha sonra bir online kişisel serginiz açıldı, “Dijital Arts, Dijital Dünya”, tebrik ederiz. Siz Artsonline Gallery ile nasıl tanıştınız, çevrimiçi sergi ortamlarına nasıl bakıyorsunuz, ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Hakan Sarıhan ve ben Akademi yıllarında tanışırdık. Tabiki mezun olup da okul ortamından ayrılınca doğal olarak ilişkiler kopuyor, herkes kendi hayatının peşinden koşuyor. Yıllar sonra sosyal medyada ismini gördüm ve iletişime geçtim. Kendisi de çok başarılı bir sanatçıydı ve şu an yaptığı çalışmalar, bir akademili olarak beni gururlandırdı.

Covid öncesi tabiki sergiler ve aktivitelere katılıyordum. Ama eve kapanma sürecinde çevrimiçi sergiler heyecanımızı yaşamamıza katkı sağladı ve çalışmalar devam etti. Bu çalışmalarından dolayı sevgili Hakan’a teşekkür ediyor ve başarılar diliyorum.

Ayırdığınız zaman ve bu güzel sohbet için teşekkür ediyoruz. ArtsCollective 02 SANATÇISI seçilmenizden dolayı sizi kutluyor, başarılı çalışmalarınızın devamını diliyoruz.

Yorum Ekleyin